Medyanın Yönetimi: Medyatokrasi
- Doç.Dr. Merve ÇETİN
- 23 Eki 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Kas 2024
Medya bireylerin gündelik yaşamlarının kilit önemdeki araçlarından biridir. Yasama, yürütme, yargıdan sonra toplumsal süreçlerde medyanın yaptırım gücü olduğu kabul edilmektedir. Matbaanın bulunmasıyla başlayan kitle iletişim süreçleri hem insanların bilgi dağarcığının artması hem de günlük haberlere erişimlerini kolaylaştırması gibi işlevlerle donatılmıştır. Kitle iletişim araçları denildiğinde gazete, radyo, televizyon gibi ana akım medya araçlarının yanı sıra iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte internet araçları da kabul edilmektedir. Geçmiş dönmelerden günümüze değin pek çok toplumsal içerikli, kritik önemdeki olayda medya araçlarının varlığını görmek mümkündür.

Medya araçlarının kitleye hitap etme gücüne sahip olan yapısı, onun bilgilendirme dışında reklam, propaganda, dezenformasyon vb. süreçler için de kullanışlı görülmesini sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’na damga vuran kitle iletişim aracının radyo olduğu bilinmektedir. Televizyonun gündelik hayata girişi ise medyanın gücünü hiç olmadığı kadar artırmıştır. Artık oturma odalarının başköşelerini süsleyen televizyon, ailenin yeni üyesi haline dönüşmüştür.
Toplumun üst mecralarında söz sahibi olma temennisini güden üst gelir grupları kanallar satın
aldığı ve hatta seçim dönemi vb. süreçler de siyasilerin televizyon kanallarını araçsallaştırdığı
görülmüştür. İletişim teknolojilerinin karşı konulamaz yükselişi önce web 1.0 tabanlı daha sonra da web 2.0 tabanlı internet teknolojilerinin gelişimini şekillendirmiştir.

Söz konusu gelişimlere paralel olarak ilerleyen akıllı telefonlar internet teknolojileriyle birleşerek medyanın gücünü katlayan bir döneme evrilerek çığır açmıştır. Zira yeni medya olarak isimlendirilen yeni süreçte sosyal medya mecraları medyanın tek taraflı gücünü değiştirip dönüştürmüştür.
Öyle ki, sosyal medya araçları sıradan insanın da fikirlerinin önem kazandığı alanlar olarak meşrulaşmıştır. Burada ana akım medya araçlarıyla dikotomik bir süreç yaşanmıştır.
Ana akım medya araçlarında (radyo,gazete, televizyon) birey pasif alımlayıcı rolünde iken yeni medya araçları ile aktif katılımcı rolüne geçmiştir. Günümüzde neredeyse yeni bir organımız haline gelen akıllı telefonlar gündelik hayatımızı çepeçevre sarmakla birlikte medya halen daha bireyleri etkileme gücü ve kabiliyetini korumaktadır. Buraya kadar anlatılanlar bir arada düşünüldüğünde ortada gizil de olsa bir medya yönetiminin olduğu
aşikârdır. Sıradan bireyler de olsa, siyasiler de olsa, çeşitli meslek grupları, sivil toplum
kuruluşları da olsa kitlelere hitap etmek, etkilemek, bilgilendirmek, fikirlerinde değişiklik
yaratmak gibi amaçlar için medya araçlarını kullanmaktadır. İşte burada karşımıza
“medyatokrasi” kavramı çıkmaktadır. Medyatokrasi kavram olarak medyanın yönetimi
anlamında kullanılmaktadır. Temelde tek bir yönetici olmayan bu yönetimde medyanın
gücünü elinde bulunduran herkes söz sahibi olabilmektedir. Hangi dönemde olursa olsun
medyanın bir yönetici gibi işlevselleştirildiği, amaçlanan konu ne ise o yönde
araçsallaştırıldığı, öte yandan bireylerin zihinsel dünyasında ciddi değişim ve dönüşümlerin
gerçekleşmesini sağlayan, yöntemi değişse de etkisi değişmeyen bir sistem olduğu ifade
edilebilir.
Bireyler farklı dünyalar içerisinde benzer medyatokrasilerle yönetilip yönlendirilmektedirler.
Yaşanan her yeni toplumsal olayda bireyler ilk olarak medyaya yönelmektedir. Gündelik yaşamda sohbet aralarında bireylerin internet ortamında gördükleri ya da okudukları içerikler üzerinden fikir beyan ettikleri, izledikleri videoları birbirleriyle paylaştıkları deneyimlenen bir gerçektir. Dolayısıyla açıktan ya da gizli olarak medyatokrasilerin içerisindeyiz. Bu durumun bilincinde olup medya okuryazarlığını da işe koşarak zihinsel donanımlarımızı yoğun etkilenimden korumak görevi de yine birey olarak kendimize düşmektedir…
Doç.Dr. Merve ÇETİN
Pamukkale Üniversitesi
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi
Sosyoloji Bölümü
Comentarios