İklim Değişikliği Krizi
- Ceren Nur Pekdemir
- 21 Kas 2024
- 2 dakikada okunur
Yerleşik hayata geçtiğimizden beri doğaya küçük müdahalelerde bulunuyoruz. Bu yavaş ilerleme son yüz yıldır ivmelenerek devam ediyor. Özellikle sanayi devrimi sonrası artan fosil yakıt kullanımıyla atmosfere kaldırabileceğinden fazla sera gazı (karbondioksit, metan, ozon, su buharı ve florlu gazlar) salmaya başladık. Şu anda
geldiğimiz nokta şu ki globalwarmingindex.org ’a göre 1960’lardan beri hava 1,31°C yükseldi. Gelecek projeksiyonları da yüz yılın sonunda en az 3°C’yi geçmesi ve daha yüksek derecelere gidiyor.

Çoğumuzun bir yerden aşina olduğu Paris Anlaşması da bu artan sıcaklığın önüne geçilmesi adına atılan somut sayılabilecek bir adımdır. 2015 yılındaki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi tarafından düzenlenen COP21 (21.Taraflar Konferansı)’nda kabul edilen ve uluslararası olan bu anlaşma sıcaklığı 2°C’nin altında tutmak için devletlerin taahhüt vermesi üzerine azaltım ve adaptasyon çabalarında bulunmalarını içerir.
Antropojenik sera gazı salımları iklim değişikliğinin en önemli sebebidir. Güneş ışınlarını atmosferde tutup dünyamızın ısınmasına ve bize yaşanabilir bir alan sunmaya yardımcı olan bu gazlar atmosferde fazlalaşınca Küresel İklim Krizi ortaya çıktı. Makineleşmeye geçen insanlık insan ve hayvan gücünden feragat etmek için fosil yakıl kullanmaya başladı. Kömür ve petrol türevi yakıtlar kullanarak hem havayı kirlettik ve kirletmeye devam ediyoruz hem de geri dönülemeyebilecek kadar iklimi değiştirmeye devam ediyoruz.
İnternetin ve veri depolamanın Dünya'daki iletişimi artmasıyla küreselleşme hızlandı.
Aynı zamanda lojistiğin gelişmesi hızlı tüketim ürünlerine ulaşmamızı kolaylaştırdı. Böylelikle tüketim çağı katlanarak hayatlarımızı etkilemeye başladı. Daha fazla tüketim demek daha fazla doğal kaynak kullanmak ve Dünya’nın kendini çekip çevirebilme yeteneğini riske atmak demek olduğu için de Döngüsel Ekonomi (Circular Economy) terimi karşımıza sıkça çıkar oldu. Özellikle bu hızda küreselleşmiş olan Dünya’mızda gereksiz tüketmekten ve tüketileni çöp olmaktan kurtarmak çözümün önemli bir parçası olabilir.
İklim değişikliğinin krize dönüştüğü zamanları yaşıyoruz. Önceden karşılaşmadığımız sıklıkta ani yağışlar, kuraklıklar ve sıcaklıklar olmaya başladı. Dünya’da bu artışın hissedilmediği alan kalmadı.
Önüne geçmek için geç kaldığımızı düşünerek karamsarlığa kapılmak kolay seçim olurdu.

Gelecek nesli düşünerek hareket etmeyi daha çok insanın pratiğe almış olması gerekli, özellikle güç sahiplerinin farkındalığının artması ve devletlerin iklim değişikliği konusunda regülasyonları caydırıcı aksiyonlarla koyması önemli.
Tekil insan olarak da bu konuda aksiyonlar var tabii ki ve uzun vadede etki yaratacak
pratikler var, çok basit olarak günde 1 ağaç diksen 1 yılda orman olur. Ama bu kadar
naif insan artık yok denecek kadar az, ya da benim karşıma tek tük çıkıyor. Onun
yerine daha etkili ve çoğunluğun entegre olabileceği aksiyonlar alınmalı. Mesela iklim değişikliğinin eğitim müfredatında olması gelecek nesil farkında yetişeceği için güzel
bir örnek ama şu an için de müdahaleler gerekli. Bunun için de yasalar çıkmaya
başladı.
Türkiye’nin 2053’te Net Sıfır olma hedefi olduğunu duymuşsunuzdur. Bu tüm ekstra salınan sera gazlarının 2053 yılına kadar dengelenmesi yani günün sonunda yutak alanları ya da emisyon yakalama teknolojileri kullanarak salınan gazların dengelenmesi demektir. Fakat 2050’den sonra tüm Dünya Net Sıfır olsa da sera gazları atmosferde kalmaya devam edecek. Şu anda önemli olan elimizden geldiğince sera gazı salımını kontrol altına almaktır.
Bir sonraki yazımda, bu yazımda da kısaca bahsettiğim Döngüsel Ekonomi konusunu ele alacağım.Tekrar görüşene kadar sağlıcakla kalın,
Ceren Nur Pekdemir – Kendi çapında bir Sürdürülebilirlik Profesyoneli.
Comentarios